Tokat | Almus | tokat askerlik | tokat haber | tokatspor | tokat radyosu

Turhal Tarihi

Turhal Tarihi

Yeşilırmak havzasında , Karadeniz  bölgesinin  orta bölümünün yerleşime en müsait yerinde kurulan Turhal ,     İç Anadolu'yu  Karadeniz'e , Doğu Anadolu'yu batıya bağlayan yolların kesiştiği yerde kurulmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki  nüfusuyla küçük bir yerleşim yeri iken 1944 yılında ilçe olan Turhal ; bugün  yüzbini aşan nüfusu, konumu ekonomik yapısı ile ülkemizin en hareketli yerleşim yerlerinden birisi haline gelmiş, adı geleceğin vilayetleri arasında geçer olmuştur.
Antik çağlarda Pontus Galatikus, ustus polemoniakus, Komona Pontik gibi adlarla anılmış olan Turhal'ın tarihinin binlerce yıl ötelere gittiği anlaşılmaktadır. M.Ö. 3000 yıllarında Mezapotamya'da  yaşayan Sümer alfabesi  ile yazılmış iki kitabenin Turhal Kalesinde bulunduğundan söz edilmesi, Turhal'ın tarihinin 5000 yıl önceye gittiğini göstermektedir. Kesin olmamakla beraber Turhal, Kasiura, Gayura, Turnalit isimleri taşımıştır.  
Turhal Binlerce yıldan beri ilgi odağında olmasının neticesinde sayısız savaşların sonucunda farklı yönetimlerde kalmıştır. M.Ö. 745 yıllarında Asurlular  M.Ö. 7000 yılarında Kimmerler, M.Ö. 612 yıllarında Medler, M.Ö. 546 yıllarında ise İran asıllı Persler bu çevreyi (yöreyi) yönetimleri altına almışlardır.İskender'in ortadoğu seferi ardından büyük bir baskı dönemi yaşayan Anadolu eyaletleri, komutanlar arasında bölüşülmüş; Pers soylularından  Ariaretes, Gaziura'yı (Turhal) başkent yapmıştır.Bizans sınırları içerisinde olduğu yıllarda küçük bir yerleşim birimi olan Turhal, Beylikler döneminde  Eratna Beyliği sınırları içinde idi. 1399'da  ilk kez Osmanlıların  eline geçti. Ankara savaşından sonra Timur'un çekilmesi ile birlikte 1413'te kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. 19. yy 'ın II. yarısında yöreyi etkileyen  en önemli olay göçmenlerin gelişi idi. 1854-1878 Kırım savaşı, 1855-1859 Şeyh Şamil ayaklanması ve 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Anadolu'ya gelen Balkan ve Kafkas göçmenlerinin bir bölümü Turhal yöresine yerleştirilmişlerdir.Mütareke ve milli mücadele yıllarında Turhal, Mustafa Kemal ATATÜRK'ün önderliğinde tüm varlığını ortaya koymuş, Kurtuluş Savaşında yüzlerce şehit vermiştir.
Zengin ve engin bir tarihe sahip olan bu güzel ilçe, Cumhuriyet döneminde de önemli ünlere olaylara şait olmuştur. yurt ekonomisinde de önemli bir yere ve paya sahiptir. Temeli 1933'te dönemin Sanayi Bakanı Celal Bayar tarafından atılan ve açılışı 1934 yılında İsmet İnönü tarafından yapılan ve dünyanın en kaliteli şekerini üreten Turhal(Muammer Tuksavul) Şeker Fabrikası, Turhal Makina Fabrikası yöreye hayat vermiştir. Son yıllarda konfeksiyon (tekstil) alanında gerçekleşen  yatırımlar, Antimuan madeni, Kevser süt ve yem fabrikaları ülke ve ilçe ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır.
Günümüzdeki Turhal’ın yerinde bir zamanlar güzel bir kent bulunmaktadır. Günün birinde kenti düşmanlar kuşatır. Zorlu bir çarpışma olur; bir çok yiğit ölür. Savaşın şiddetlendiği bir gün namlı yiğitlerden biri, düşman ordusunun içine dalar, gün batışına değin kılıç sallar. Güneşin battığı an, bir kılıç darbesiyle başı gövdesinden ayrılır. Kesikbaş yuvarlana yuvarlana kentin dışındaki köprüye gelir. O sırada nereden geldiği belirsiz bir ses “DUR KAL” diye seslenir. Kurulan kente DURKAL adı verilir. Bu ad zamanla “Turhal” a dönüşür.
Turhal’ın günümüze kadar yazılmış bir tarihi bulunmadığından hangi tarihte kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda adı KAŞEN-KUŞAR, KASİURA, GAYGURA VE TURNALİT olarak geçmektedir.
Turhal kalesinde bulunduğu söylenen iki kitabenin Sümer yazısı ile yazılı olması, Turhal’ın inşasının Sümerlere kadar indiğini göstermektedir. Sümerlerin M.Ö. 3000‘li yıllarda yaşadıkları düşünülürse Turhal’ın kuruluş tarihinin günümüzden yaklaşık 5000 yıl öncesine dayandığı anlaşılmaktadır.
M.Ö. 2000-1900’lü yıllarda Hitit (Eti)ler Amasya, Tokat, Sivas ve çevresini de ele geçirmişlerdir. Kaynaklara göre (Eti Kralı Mürşil‘in kitabesi) Kral Sebbiliyame (babası) kışı KOMANA (Gümenek) da geçirdi. Bu yüzden ZİLE, KASİURA/TURHAL, KOMANA (Gümenek) gibi sınır boyları yerleşim birimleri ETİLER’le KASGALAR arasında el değiştirmiştir. M.Ö. 1200‘lü yıllarda Batı Anadolu‘dan Friglerin Yeşilırmak boylarına kadar ilerlemeleri ile kültürlerinin de Turhal ve Zile’ye kadar yayıldığı görülür.
Ayrıca M.Ö. 745’li yıllarda Asurların, M.Ö. 700‘lerde Kimmerlerin, M.Ö. 612’li yıllarda Medlerin, M.Ö. 546’lı yıllarda Perslerin Tokat, Amasya, Sivas ve Turhal’ı hakimiyetleri altına aldıklarını görüyoruz. Pers İmparatorluğunun çökmeye başlaması ve M.Ö. 3. yy’dan sonra Büyük İskender’in Anadolu’yu işgal etmesi ile Makedonyalı komutan SABİKTAS bölgede denetimi sağlayamayınca, Pers asıllı ARİARETES Yeşilırmak merkezi GAZİURA “Turhal” da bağımsızlık ilan ettirmiştir.
M.Ö.100’lerde Tokat çevresi ve Amasya Roma İmparatorluğu Yönetimine girmiştir. M.S.395 ‘te Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca bu bölge Doğu Roma’da kalmış, Tokat ile beraber Amasya’ya bağlanmıştır. Bu dönemde İranlı Sasanilerin, Müslüman Arapların akınlarına maruz kalmıştır.
Alparslan’ın Malazgirt zaferiyle birlikte Anadolu kapılarını Türklere açması neticesinde bu çevreyi (Amasya, Turhal, Tokat) Danişment Gazi 1074’te Bizanslılardan almıştır. 1178 ll. KILIÇ Arslan tarafından Danişmentler sona erdirilince Anadolu Selçuklularınca 1335’de Tokat ve çevresi Eretna Oğullarına, 1391’de Kadıburhanettin'e, 1392’de Osmanlı yönetimine katılmıştır. 1875’de yazdığı Seyahatnamesinden Turhal’ı şöyle anlatır. “Turhal 3000 nüfuslu, Tokat Merkez Sancağına bağlı büyük bir nahiyedir. Turhal Yerleşim olarak Kazova’nın girişinde, vilayetin 35 mil batısındadır. Nahiye’nin etrafı güzel meyve bahçeleri ile çevrilidir. Antik döneme ait harabeler ve en önemlisi bir kale vardır.
19.Yüzyılın ikinci yarısında bölgeyi etkileyen olay göçmenlerin gelişidir. Kırım savaşı, 1855-1859 Şeyh Şamil ayaklanması ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbinden sonra Anadolu’ya gelen Balkan ve Kafkas göçmenlerinin bir bölümü Turhal yöresine yerleşmiştir. Mütareke ve milli mücadele yıllarında Turhal Mustafa Kemal’in önderliğinde tüm varlığını ortaya koymuş, kurtuluş savaşında yüzlerce şehit vermiştir.
Milli mücadelenin en önemli adımı olan Samsun’dan Amasya’ya; oradan da Sivas’a geçen Mustafa Kemal’in güzergahında Turhal vardır. İşte bu geçişler Turhal’ın kaderinde dönüm noktasıdır.
Turhal 1892 Yılında belediye olmuş ve 1.9.1944 tarihine kadar Tokat’a bağlı bucak olarak yer almıştır. Bu tarihten itibaren ilçe merkezi haline gelmiştir. 1923’lerde 300 haneli bir bucak iken 19 Ekim 1934’de Şeker Fabrikası açılmasıyla ekonomik ve sosyal açıdan hızla gelişmeye başlamıştır. Son Nüfus sayımına göre merkez ilçe nüfusu 100.000‘e yaklaşmış ve bir çok il’den nüfusça daha büyük bir ilçe olmuştur.
Turhal Kalesi  (Dengiboz Kalesi)
İlçe merkezindeki tepede yer alan kaleden, günümüze pek az şey kalmıştır. İki burç harabesi ve kapatılmış yeraltı geçitleri dışındaki yapı malzemeleri, kale eteğinde kurulan kent için sökülerek taşınmıştır.
Üzerindeki iki Sümer kitabeden, tarihini Sümerlere kadar yani M.Ö. 3000 yıllarına kadar götürebilmekteyiz. Bu kitabelerin birincisi mağara girişinde kuzey dış kısımda, diğeri ise Ramazan aylarında İftar ve sahurda top atılıp (İftar ve sahur vakitleri için), davul çalınan yerde, küçük tepenin doğu yönündedir.
1931 yılına kadar kale üzerinde, tarihi surlardan, üç tane burç kalmıştır. Güneydoğu,güneybatı ve kuzeybatı doğrultusunda yer alan bu burçlardan ( gözetleme yeri veya kulesi) günümüzde iki tanesi kalmıştır. Genelde bu burçlar ve surlardaki taşlar sökülerek mağaraya atılmıştır. Sadece bu taşların mağarada çıkardığı yankıdan zevk alınmıştır. Bu bilinçsizce davranışta mağaranın dolmasına sebep olmuştur. Yoksa mağarayı doldurmak amacı ile atılmamıştır.
Kale muhasaralarında yeraltından ırmağa inerek su almayı amaçlayan veya kuşatmaları etkisiz hale getirmek için kullanılan bir mağara bulunmaktadır. Çoğu insan bunun kral hazinelerini korumak amacı ile yapıldığını zannetmiş. Mağara bitiminde birde demir kapı  olduğu rivayet edilmiştir. 360 merdivenle inilen mağaranın çıkışı bugün Amasya yolu kenarında bulunan Kız Kuran kursu binası ar­kasındaki boş arsadadır. Mağara çıkışındaki tünele girildiğinde çok güzel tuğla ile örülmüş üç-dört kişinin rahatlıkla girebileceği dehlizle karşılaşılır.­ Dehliz Amasya yoluna paralel güneye doğru uzanır daha sonra da  Doğ taşların evin yanından doğuya doğru kaleye yö­nelmektedir: Günümüzde mağara taşlardan temizlenmiştir. Fakat demir kapı bulunamamıştır. Çıkartılan sur taşları da bir kenara yığılmış, surlarla tekrar buluşacakları günü beklemektedirler. Mağaranın dış kısmında, su deposuna bakan cephesinde kaleye oyulmuş Traversten şeklinde üç-dört oturma yeri mevcuttur. Yine su deposunun yanından kaleye çıkmak için yapılmış-bugün bozulmuş vaziyette kayadan oyma merdivenler mevcuttur.
Amasya müzesinde eski yazı ile yazılı tarih kitabında Turhal kalesinde hükümdarlık yapan kişilerin adları mevcuttur.
Eski çağların coğrafyacısı Amasyalı Strabon (M.Ö.63-M.S.19) eserinde Turhal'la ilgili şu ifadelere yer verir. Yeşilırmak vadisinden bahsedilirken, ‘eski devirlerde kralların oturduğu Gayyura-Gayyola şehrinden kuzeye doğru dönmektedir.’ ifadesine yer verir. Burası Turhal’dır. Hem Turhal kalesi hem de asri mezarlık yöresindeki tarihi kalıntılar ile eski Turhal yerleşim yerindeki tarihi doku bu tezimizi güçlendirmektedir.
Charles Mike burada bir şato ve yeraltı yollarından bahsetmektedir. Bazı araştırmacılar da bu kale de Tiraller- Tirgal - Turgal isminde bir kavmin yaşadığından bahsetmektedir.
Kapodakya  ve Pontusların büyük savaşlarına sahne olmuş, bu Stratejik bölge aralarında sık sık el değiştirmiştir. Son olarak Roma­lıların eline geçince,  Romalı general Ponpeis tarafından kale ve etra­fı  yıktırılmıştır.
Fransız âlimlerinden Vital Cuinet'in 1892 yılında Paris'te basılan 3 ciltlik eserinde; 'Bu eski kalede, dağın içine doğru inen kayalardan oyulmuş bir yeraltı galerisi vardır. Hazinelerini emin bir yere sak­lamak isteyen Pontus krallarından Mithridates tarafından yaptırıldığı söylenmektedir.
Yazar Raynak dan naklen, Amasya tarihinde, hicretten (622), 954 yıl önce (M.Ö.332)yılında Turanlı evtan neslinden Aryarat isminde bir hükümdar, Durgal kalesinde oturmuştur. Aryarat l.Dara'nın ko­mutanlarından Turanlı (Asya ve Türk kökenli) evtan neslinden ol­ması sebebiyle eski Togayıtların askeri planını uyguladığından, yö­netim alanlarına güneyde Elbistan, Konya,Kayseri ve Maraş illeri ile Karadeniz sahilinden Sinop'ta dahildi. Aryarat çok zeki ve tedbir­li bir kimse olduğu için Turhal kalesinde uzunca süre-asırlarca- hü­kümdarlık etmiştir. Bu gücünü de 15000 süvari ile 30000 piyade­den oluşan ordusundan almakta idi. Hicretten 945 yıl evvel (M.Ö.323) yılında Sabıktay isimli bir general komutasındaki birlik­ler Turhal kalesini kuşatarak, Kale komutanı Aryarat'ı ailesiyle bir­likte öldürmüştür. Bir süre 2. Aryarat Turhal'da hükümdarlık yap­tıktan sonra 3. Mihridat ile Turhal'da yapılan savaşta yenilmiştir. 3. Mihridat Yeşilırmağın doğu bölgesi ile şehri tamamen eline alarak Amasya'yı kuşatmıştır. Şehri almasına rağmen Turhal'da ikamet'e (oturmaya) devam etmiş, ancak Turanilerin sevgisini kazanınca, Turhal'ı terk edip Amasya'yı başkent yapmıştır ve Turanilerin bir­çok oymağı bulunmaktadır: Tiraller, Tirgal ve Turgallar. Turhal bölgesini anayurtları gibi benimsemişlerdi. Yıllarca Turhal kalesinde kalıp, çevreye hakim olmak için birçok savaş yapmışlardır. M.Ö. 200 yıllarında Turhal'da hükümet yapmışlardır.
Hicretten 752 yıl önce (M.Ö.130 yıllarında) Kapadokya hükümda­rı olan 7. Aryarat babasının intikamını almak için Turhal'a hücum edip, şehri ele geçirmiş burasını kendine başşehir yapmıştır. Roma­lıların teşviki ile Pon bölgesine akınlar düzenlemiştir. 6. Mihridatı'ı yenerek babasının ( 2.Aryarat'ın ) intikamını almıştır. Fakat Amas­ya'yı kuşatmasına rağmen almayı başaramamıştır. Hicretten 714 yıl önce (M.Ö.92 yıllarında) 7. Mihrıdat (Amasya kıralı), Kapadokya hükümdarı 7. Aryarat ile Turhal yöresinde yaptığı savaşı kazana­rak, 7. Aryarat ve ailesini ortadan kaldırmıştır. Tekrar nüfuz bölge­sini genişleterek; Kapadokya ve Pon bölgelerini üçüncü defa birleş­tirmiştir. 7. Mihridat için tarihi kaynaklar övgüler yağdırmıştır: Ce­sur, savaşçı ve eşi bulunmaz hükümdar diye bahsederler.
Kale ile ilgili menkibe: Battal Gazi Turhal kalesini almak istediği halde alamaz. Sonrada muhakkak bu kalenin ırmakla bağlantısı var diye karşı bağlardaki söğütlerin altına pusuya yatar. (Salkım söğütler yol yapmak için ve çevre düzenlemesi için kaldırılmıştır.) Bir za­man sonra ellerinde kovalar ile üç kadın belirir. Sularını doldurup dehlize doğru yönelirler. (Bugün bu mağara çıkışı kız Kur'an kursu­nun arkasındaki boş arsadadır.) Battal  Gazide peşlerinden gider. En son­daki bayan Battal Gaziyi fark ettiği halde, bozuntuya vermez. Fakat kaleye varır varmaz, kale muhafızlarına ihbarda bulunur. Arkamız­da yabancı bir şahıs var diye. Battal Gazi yakalanıp zindana atılır. Burada başlar sesli sesli Kur' an okumaya. Kale muhafızının kızı Varvara bu Kur'an ziyafetinden etkilenir ve Müslüman olur. Sonra da babasına kilise yaptıracağım diye Ulu camiyi yaptırır. Bu kısımlar ulucami ve varvara suyu bahsinde detaylı olarak açıklanmaktadır. 
Kesikbas Camii ve Türbesi        
Asıl adı Şeyh Abdullah Efendidir. Türbesi Kesik baş camiinin yanındadır. Sahabe olduğu rivayet edilir. Muaviye zamanında İstanbul'un fethi için Anadolu'ya gelmiştir.. Bayat ve Kuytul köylerinin geliri ona bırakılmıştır. Camii H.1172/M.1759 yılında Yeşil ırmak kavsi içine inşasına başlanmıştır.. Büyük kubbe ve cami 1172 de in­şa edilirken, küçük kubbeler ile minare 1180 yılında inşa edilmiştir. Aynı yıl yani H.1180/M. 1767 kadınlara mahsus bölüm(Kadınlar Mahfili)yapıldı. Aynı İstanbul'daki büyük-Selatin camilerdeki Hünkar mahfilleri gibi Cami içine bakan tarafına pencerelere kafes kon­du. Doğu tarafındaki bu ilave üç basık kemer üstüne oturtuldu. 1939 depreminden sonra da, duvarları yarıldığı için tamir görmüştür. Turhal girişindeki ana köprünün yanındadır. Türbe ise caminin batı duvarına bitişiktir. Türbenin cami içine açılan bir kapısı mevcut­tur. Tarihi bir hüviyet taşıyan, taş çerçeveli ahşap kapı büyük bir sanat şaheseridir. Gerek ahşap kapı da gerekse taş çerçeve kabartma ve oyma süslerle bezenmiştir. (Fakat günümüzde ahşap kapının yerinde sacdan yapılmış bir kapı mevcuttur. Hırsızlar ahşap kapıyı açmak için kırmışlar, güzelim sanat şaheseri yok olmuştur.) Bu ara kapı üzerindeki kitabede cami ve türbenin Şeyh Hacı Mustafa Efendi tarafından yapıldığı yazılıdır. İnşaatla ilgili iki kitabe daha mevcuttur. Yani toplam üç kitabe bulunmaktadır. Diğer iki kitabeden ikincisi mi­nare girişinde, üçüncüsü ise ana giriş kapısının üstündedir. (Camiye kuzey girişinde ilave bölüm yapıldığı için ana girişteki kitabe içe­ride kalmıştır.) Camiden türbeye, iki küçük kubbeli sahan ile geçi­lir. Bu geçiş bölümünde üç adet dor nizamı sütun mevcuttur Dor sütunları erkeği ve gücü simgelemektedir. Camideki Maşallah yazısı da çok güzel sitilice edilmiştir. Orijinalleri minber çıkışının üstün­de, birde caminin ana girişindedir. Minare bitişiğinde, girişi iç sahandan yapılan çilehane mevcuttur.

Caminin kubbesinin bağlantı kasnağında her yönde üçer adet ol­mak üzere 12 adet kemerli pencere mevcuttur. Bu pencereler caminin aydınlatılmasını sağlar. Kubbe kasnağının alt kısmında kuzey güney yönünde 2. sıra : 3'er adet kemerli pencere daha mevcuttur.
Caminin arsası 2018 m2, iç alanı 510 m2 olup, 1000 kişi aynı anda namaz kılma kapasitesine  sahiptir. Türbe içindeki sandukalarda; Kesikbaş Şeyh Abdullah Efen­di(Kıble tarafı), yanında bir horasan ereni, (Büyük ihtimalle Lengeri Baba) onun yanında hizmet karı bayan, onların yanında hanımları ile Şeyh Mustafa Efendi yatmaktadır. İki küçük sanduka da da Şeyh Mustafa Efendinin çocukları yatmaktadır. Türbe 1978 de onarım görmüştür. Ayrıca türbede kapalı cam bir ayaklı dolapta Kesikbaş hazretlerinin cübbesi, kemeri ve tespihi mevcuttur.
Devamlı yanında durup cenaze namazı kılmamıza rağmen çoğumuzun bilmediği, cami altında galeri mevcuttur. Demir kapı ile ko­runan bu tünelle yeşil ırmağın altından karşıya geçilmektedir. Caminin kıble tarafında yer alan bu tünel girişi, merdivenle aşağıya inerek demir parmaklık arkasından seyretmemiz mümkündür. Günümüzde güvenlik sebebi ile giriş kısmının hemen akabinde duvar örülerek kapatılmıştır. ana camii altında yer almaktadır.
Eskiden cami çıkışında, kuzeydoğusunda bir hamam kalıntısı mevcuttu. Zeminden aşağıda kalmıştı. Kubbesi yol hizasında idi. Bu yüzden rahatlıkla kubbe pencerelerinden içerisi gözetlenebilirdi. Belediye başkanlarında Raif bey orada tavşan beslerdi. Çocukken gi­dip seyrederdik. Ücretsiz hayvanat bahçesi idi. Bugünkü kesikbaş kavşağının genişletilmesi veya çevre tanzimi sırasında yıkılmıştır.
Yine Kesikbaş çevresindeki tarihi yapılardan Hükümet binasın­dan bahsetmek istiyorum. Caminin doğu tarafında iki katlı ahşap bir bina idi. Yıkılmasından önce bir süre de Mehmet Akif İlkokulu olarak hizmet vermiştir. Bu şekilde Turhal'ımıza ait eski tarihi yapı­lar bir bir yok edilmiştir. Turhal'ın yerleşimi çok eski diyince. Tari­hi yapı niye yok sorusu soruluyor. Fakat bilinçsizce bu tarihi yapı­larda yok edilerek tarihle bağlantımız kalmamıştır.
Kesikbaş ile Turhal ismi arsında da irtibat kuranlar vardır. Kesikbaş çarpışırken şehit düşen insanın vücudundan ayrıldıktan sonra, yu­varlanmış Dur-gal diye bir nida ile durdurulmuş. Turhal ismi buradan gelmektedir. Dur-gal telaffuz edile edile Turhal halini almıştır.  2006 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu yapılmış, cami giriş kapı yerleri değiştirilerek yeniden düzenlenmiştir.
MERKEZ CAMİİ
Merkez Camii inşaatına 1985 yılında kurulan Vakıf kanalıyla başlanmış ve bütün masrafları halkımız tarafından karşılanarak 1992 yılında ibadete açılmıştır. Mimarı Zileli Ömer ERYILMAZ' dır. Caminin kuruluş alanı 6220 m2, oturum alanı 1760 m2, Caminin kullanım alanı 500 m2'dir. Alt katında bulunan 62 adet işyeri üzerine inşa edilen cami 5 katlı bina yüksekliğindedir.Caminin 1'i büyük Ana kubbe, 8'i küçük olmak üzere 9 kubbesi olup, 12 ana direk üzerine kurulmuştur.Büyük kubbesinin yüksekliği 27 metredir.Caminin küçük kubbelerinin örttüğü arka ve yan kısımlara asma katlar yapılmıştır.Bu katlara cami avlusunda her iki yanda bulunan merdivenlerden çıkılmaktadır.
Caminin doğu, batı ve kuzeyinde bulunan 3 ana kapısının haricinde bir de görevlilere ait bölümde olmak üzere 4 kapısı mevcuttur.Caminin bulunduğu kattaki avlunun ortasında küçük bir şadırvan olup, etrafı yine küçük kubbelerle çevrilmiştir.Camiye kuzey kısımda bulunan her iki yönden çıkılabilen iki kademeli merdivenlerle çıkılmaktadır.Cami içerisinde ve avlusunda aynı anda 2000 kişi namaz kılabilmektedir.Caminin batı kısmında bayanların namaz kılacakları ayrı bir bölüm de mevcuttur.
Caminin iç mekan duvarları çinilerle kaplıdır.Duvarlar da ve Mihrap kenarlarında kurandan ayetler içeren hat sanatı ile şekillendirilmiştir.Minber, Mihrap ve Kürsü değişik figürlerde mermer ile yapılmıştır. Caminin ısıtılması zemine döşenen sıcak su boruları ile yapılmakta olup, salon tipi klimalarla da desteklenmektedir. Caminin doğu ve batı yönünde yerden yüksekliği 97 metre olan, 2 şerefeli minareleri bulunmaktadır.
Turhal'ın bütün köy kasaba ve merkezinde bulunan camilere ezan ve vaazlar merkezi sistemle bu camiden yayınlanmaktadır. Caminin batı kenarında bulunan avlu girişinde  yeraltı tuvaletleri, banyosu, abdest alma yerleri vardır. Avlunun ortasına 2006 yılında H.Hüsamettin ALPAT hayrına, mermerden büyük bir kubbeli şadırvan inşa edilmiştir. Şadırvanın güney kısmında bulunan büyük bir alanda musalla taşları ile cenaze namazı kılma yeri hazırlanmıştır.
Ulucami ( Camiikebir)
Varvara tarafından yapılmıştır. Varvara Rum kale kumandanının kızıdır. Battal Gazi kaleye esir düşünce, ondan etkilenerek Müslüman olmuştur. Battal Gazi sesli olarak zindanda devamlı Kur'an okur ve namazını kılardı. Varvara Müslüman olduğunu gizleyerek.  Babasından kilise yapımı için izin ister. Amacı cami yaptırmaktır. İnşaat bitiminde babası kontrole gelir. Bir bakar ki ne görsün kilise yerine cami yükseliyor. Kızgınlıkla kızına kılıcını sallar. Yaralan  Varvara sürüne sürüne (vara vara) oradan uzaklaşır. Varvara suyunun çıktığı bölgeye gelince ruhunu teslim eder. Öldüğü yerden bugünkü Varvara suyu ve gözeleri-kaynakları çıkar. Cenazesini de yanındaki tepenin zirvesine defnederler. Tepenin ismi de bundan böyle Varvara tepesi adını alır.
Cami 762 m2 arsa üzerine yapılmış olup, iç alanı 450 m2'dir.İbadet kapasitesi de 600 kişidir. Zaten caminin yapılış planına bakıldığında farklı bir plan uygulanmıştır. Şöyle ki; genelde camilerin yapılış planına göre, ana giriş kapısı kıblenin, mihrabın karşısındadır. Yani kuzeydedir. Hâlbuki bu caminin giriş kapısı diğerlerinden farklı olarak batı taraftadır, yan kısımdadır. Aynı kilise mimarisinde olduğu gibi. Caminin tamiri ise Emir İshak tarafından M.950 / H.1530 tarihinde yapılmıştır. İshak Bey, Kanuni Sultan Süleyman'ın komutanla­rındandır. Turhal'a Abaza Mehmet Paşa'nın cezalandırılması için gelmişti. Caminin bakımsız durumunu görünce tamir ettirmeye karar verip, tamir ettirmiştir. Bu konudaki kitabe caminin iç giriş kapısının üzerindedir. Yanına ilave bölüm yapıldığı için kitabe içeride kalmıştır.
Çukurda kaldığı ve zeminden su çıktığı için, H:1319/M: 1802 yılında zemin toprakla doldurulmuştur. Almus barajı yapılana kadar Yeşilırmak sık sık taşardı. Ekili alanlara ve yerleşim yerlerine çok zarar verirdi. Taşıdığı zaman Ulu caminin duvarının dibine kadar ulaşırdı. Yeşilırmağın taşması son bulduğu için günümüzde tekrar eski haline getirilmiştir. Bugün ana camiye girmek için merdivenle aşağı doğru inilerek girilmektedir. Ana caminin arkasındaki asma katta kaldırılmıştır.
İki kubbelidir. İkişer basık kemerle doğu-batı yönünde genişletil­miştir. Cami girişindeki bölüm sonradan ilave edilmiştir. 1939 depreminde ( halk arasında büyük zelzele denir) minarenin şerefe üzeri yıkılmıştır. Şerefe tamir edilirken biraz da uzatılmıştır. Turhal'ın en eski camisidir. İkinci Dünya Savaşı sırasında camide atlı askerler ağırlanmıştır.1951 yılında tamir edilerek tekrar ibadete açılmıştır. 2006 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu yapılarak tekrar hizmete sunulmuştur.
Kova Mahallesi Camii
Kova Mahallesi camii Ali Ağa tarafından yaptırılmıştır. ( 1300 'lü yıllarda) Cami içinde çocuk okulu bulunmakta idi. Turhal'ın eski yerleşim yerlerinden aynı isimli mahallede, kale mezarlığının yanında bulunur. 700 yıllıktır. Kurulum alanı 180 m2, iç alanı 150 m2'lik ve 200 kişilik hacimli camii ahşaptır. Minber de ahşap ve adedir. Mihrabın karşısında ahşap asma kat bu­lunur. Günümüzde güvenlik sebebi ile minaresi yıkılmıştır. Cami­de modern bir şekilde kale ve mezarlık eteğine yeniden inşa edilmektedir. Tarihi ve ahşap camii zaman zaman tamir görmüştür.
YENİŞEHİR CAMİSİ (Çifte minare)
Fevzi Çakmak Mahallesinde Zile yolu kenarında 1500 m2 arsa üzerinde inşaatına 1965 yılında başlanmış ve 1970 yılında ibadete açılmıştır. İç alanı 400 m2'dir. Mimarı İnş.Yük.Müh.Ömer KUNTAY'dır. İbadet alanı 600 kişiliktir. Taş duvar görünümlü, çifte minareli, klasik Osmanlı mimarisi betonarme karkas, tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. Avlusunda yeraltı tuvaleti ve üzerinde kubbeli şadırvanı bulunmaktadır.
Emir Muhammed Nurullah (Pisik Çarpan) 
Şeyh Mehmet Nurullah, Emir Mehmet tekkesi diye de geçer. Halk arasında 'Pisik Çarpan' olarak bilinir. Eskiden türbede akşamları ay­dınlatma amacı ile kullanılan mumları bir kedinin içeri girip yeme­si üzerine, kediyi duvara çarparak öldürmüştür. Bu yüzden vatan­daşlar arasında Pisik (Kedi) Çarpan olarak adlandırılmıştır. Çocukluğumuzda kedinin parçalanmış ve duvara yapışmış cesedini, can havliyle duvardaki tırnak izlerini seyrederdik. Hemen girişte sol taraftaki duvarda bulunurdu.  Badana ile izler kaybedilmiştir. Selçuklu komutanlarındandır. Turhal'ın fatihidir. Turhal'ı Rum­lardan fethetmiştir. Turhal kalesinin alınması sırasında da şehit düş­müştür. Şehitler şehit düştükleri yere defnedildikleri için buraya defnedilip üstüne de tekke-türbe yapılmıştır. Amasya caddesinde, Erkek Kur'an Kursu binasının arkasında ve Ahi Yusuf türbesi bitişiğindedir. Ok, yay, kılıç, kalkan ve sancağı şerifi 1925 yılında Tokat Müftüsü Faik Efendi tarafından Tokat Müzesine teslim edilmiştir.
Türbesi kubbelidir. Giriş kuzey kısımdadır. Batı duvarında bir penceresi bulunur. Kare plan uygulanmıştır. Türbe girişindeki kita­bede vefat tarihi 701 olarak kaydedilmiştir. Türbe içinde üç mezar mevcuttur. Biri Şeyh Mehmet Nurullah hazretlerine diğer ikisi ise komutanlarına aittir. 1934 yılında Bucak Müdürü olan Hakkı Efendi, türbeyi tamamen yıktırmak istemiş. Sadece kubbeyi yıktırmaya muvaffak olmuş. Aka­binde felç olduğu, hastaneye kaldırıldığı için yıkımdan vazgeçil­miştir. Yıkımda görevli işçilerden ikisi damdan düşerek, biri de pen­cereden düşerek ölmüşlerdir. Türbenin kubbesi aslına uygun olarak 1947 yılında yeniden inşa edilmiştir. Ahi Yusuf Türbesi ile Şeyh Nurullah Türbesi arasında kubbeli mescid vardı. Bakımsızlıktan yıkılmıştır.
AHİ YUSUF
Semercilerin piridir. Amasya yolunda, Erkek Kuran Kursu bina­sı arkasındadır. Hem tekkesi hem de yatırı bulunmaktadır. Vefat ta­rihi: H.723/M.1324 'dür. Bu tarih türbenin doğu girişindeki giriş ka­pısı üzerindeki kitabede mevcuttur. Turhal'a H.701/M.1301 yılın­da gelmiştir. Tekkesinin önünde imarethane (Aşevi) yaptırarak, fakir­lerin istifadesine sundu. Bu aşevinden Turhal Medresesinde okuyan öğrenciler ile Turha1'dan gelip geçen garip yolcular da istifade eder­di. Dazya(Gümüş top) köyündeki değirmen ve çevre köy gelirleri ona aittir. Yeşil ırmak kenarındaki, eski tarihi Karataş hamamı da ona aittir. Hamamın yapılış tarihi 1315'dir.
Kendi geçimini, bugün kuş cenneti olan ve koruma altına alınan kaz gölü çevresinden getirttiği kamışlarla yaptığı hayvan semerlerin­den temin ederdi.Bu yüzden mesleğin piri olarak kabul edilir .Ahi Yusuf odun taşıyan hayvanların sırtlarındaki yaraları görünce bun­dan son derece rahatsız olup üzülmüş,bu hayvanların yaralarına ça­re bulmak için gece gündüz düşünmüş. Sonunda kendi buluşu olan 'Semer'i icat etmiştir. Semercilerin piridir.
Türbe kare mimari plana göre yapılmıştır. ilhanlı eseridir. Girişi kuzey tarafındaki kapıdan yapılır. 1934 yılında bucak müdürlüğü yapan Hakkı Efendi Ahi Yusuf türbesini yıkmak istedi. Ancak kub­besini yıktırabildi. Felç oldu. Hastaneye kaldırıldı. Kazma vuran işçilerden ikisi damdan düşerek, biri de pencereden düşerek öldü­ler. 723 senesinde inşa edilen türbe ilhanlı eseridir. Tekkenin güne­yinde çilehane mevcuttu. Bilahare bu çilehane yıktırılmıştır. Duvar­la da kapatılmıştır. Tekkenin kubbesi yıkıldıktan sonra bugünkü ah­şap kırlangıç çatı yapılmıştır. Güney-kıble cephesinde bu yıkım işi ile ilgili izler mevcuttur. Kuzey cephesinde -kırık üç parça mermer kitabede-Ammere hazihil mergadil mübareke lişşeyhil zahit Ahi Yu­su (Kadesallahu sırruhu) fişehri şaban sene selase işrın ve sebamiy­ye : ebced hesabı ile H.723/M.1323 yazılıdır. Tarih düşülmüştür. Türbenin batı cephesinde dikdörtgen iki pencere, kıble duvarında kare bir pencere mevcuttur.
Türbe içerisindeki iki büyük kabir arasındaki sanduka şeklindeki mermerde: La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah, Bismillah ya­zılıdır. Ahi Yusuf Anadolu ahilerinden Veysel Karani'nin akrabası dır. Türbedeki keçe külah Veysel Karani'ye aittir. Tekkedeki ok, yay, sancaklar ve otuz adet Kur'an cüzi Tokat müzesine kaldırılmıştır.
Ahi Yusuf’un yaptırdığı imarethanenin(Aşevinin) Osm. T. Cilt-1 s.543 de Çelebi Mehmet'in (annesine) ait oldugu kayıtlıdır.
Ahi Yusuf Türbesi ile Şeyh Nurullah Türbesi arasında kubbeli mescit vardı. Bakımsızlıktan yıkılmıştır. Türbe çevresinde Ahi Yu­suf Kabristanı mevcuttu. Şehir merkezinde kabristan olmaz diye kaldırılmıştır.
Hamama gelince Yeşilırmak kıyısında ismini taşıyan (Hamam Mah.) mahallededir. Hamam 715 tarihinde inşa edilmiştir. 1945 yı­lında 22 bin liraya Mustafa Erişkin'e (Hamamcı Mustafa'ya) satıl­mıştır. Yine halk arasında dolaşan söylenceye-rivayete göre, zaman zaman Ahi Yusuf bu tarihi hamamına gelip yıkanırdı. Çünkü bu ta­rihi hamamdan çıkan bir zat, tekke yanına-türbe çevresine gelince kaybolurdu. Bu kişinin Ahi Yusuf olduğuna inanılmıştır.
1092 yılında Turhal'da kazalık beratı Ahi Yusuf’a verilmiştir.
Lengeri Baba (Mustafa Dede) 
Kesikbaş camii yanındaki mezarlıkta veya Türbe içinde şeyh Abdullah'ın yanındadır. Kesikbaş türbesini yaptıran Şeyh Mustafa Efendinin yanından ayrılmayan son derece yum uşak huylu, sevimli yüzlü sofi ve ermiş bir ihtiyar vardı; Mustafa Dede.. Türbe inşaatı devam ederken, Tokat evliyalarından Tüysüz Baba terpoşlu (üstü açık ve yayvan bakır tabak)ile helva gönderir. Helva dolu kab Tokat'tan Yeşilırmağa bırakılır ve Turhal'dan da Nur yüzlü bu sofi Mustafa De­de tarafından alınır Şeyh Mustafa Efendiye takdim edilir. Şeyh Mus­tafa Efendi helvayı yedikten sonra, Mustafa Dede'ye, bizim helvamızı da sen gönder diye talimat verir. Mustafa Dede, kendi eliyle yaptığı helvayı, daha büyük bir bakır tabağa-Lenger’e koyar ve ırmağa koyar ve akıntıya yukarı Tüysüz Baba'ya gönderir. Bu olaydan sonra Musta­fa Dede'nin adı Lengeri Baba olarak kalır.
Hacı Baba Sultan
Celal Mahallesinde Alemoğlu camiinin bahçesindedir. Tarihi kita­besi mevcuttur. Sadece yatır bulunmaktadır. Hacı Baba Sultan fakir dostu olup açları doyuran büyük bir sehavet sahibi , cömert bir zattı. 
Utak Dede 
Ana köprü ve Kesikbaş camii yakınlarında idi. Ana köprünün doğusunda ve hisar altında bulunduğu tarihi kayıtlarda mevcuttur. Bugün hiçbir iz bulunamamıştır. 
iskender Baba 
Tekkeler çıkmazında, bir evin giriş katında bulunmaktadır. Üs­tünde ev mevcuttur. Ahi Yusuf(Semercilerin Piri) türbesinin yanın­daki sokaktadır. Mütevazi bir yatırdır. Buradaki tarihi taşlar Ahi Yu­sufun duvarında kullanılmıştır. 
Kara Baba Sultan 
Kökse köyünde yattığından bahsedilir. Yaşlılarımıza sorduk Bu­rasının hangi köyümüze ait olduğunu bilen çıkmadı.
Pir Ahmet Dede Sultan
Bugünkü Otogar ve Kamyoncular Nakliyat'ın arkasındaki boşluk­tadır. Şeyh Şehabettinin doğrultusuna düşmektedir. Eskiden burası büyük bir kavaklıktı. İlçenin en yaşlı ağaçları bulunurdu. Çok sayıda da mezar taşı bulunmakta idi Bugün pancar sezonunda Şeker Fab­rikasının pancar döküm alanı olarak kullanılmaktadır. 
Tekke Kavagı ve Yagmur Duası
Bugünkü Şeker Fabrikası arıtma tesisleri ayağının bulunduğu böl­gede çok yaşlı ağaçlar bulunurdu. Çok sayıda da mezar mevcuttu. Bu tarihi kavaklar, Şeyh Şehabettin önünde bulunup sonradan yıkı­lan tarihi kavak ile Meclis Bahçesi (Şeker Fabrikası Lojmanları Ya­nı)önündeki tarihi kavakla (Anısına' her yıl festival düzenlenir) ya­şıt idi.. Sonradan Tekke Kavağı bölgesindeki bu tarihi kavaklar ke­silmiştir. Hâlbuki eskiden bu bölgede Yağmur duasına çıkılırdı. Kurbanlar kesilir. Büyük kazanlarla pilavlar kaynatılır. Yağmur yağ­ması için, ölmüş bir atın kurumuş kafatasına bazı ayetler yazılarak suya bırakılırdı (Yeşilırmağa). Yağmurun çabuk gelmesi içinde: kuzular koyunlardan, çocuklar analarından ayrılırdı.Yağmurun gelmesi ile de şükür duası ile o bölgeden ayrınılırdı.
Şeyh Şehabettin Süheverdi
Asıl ismi Şeyh Şahap'tır. Bu büyük zatında türbesi Amasya taran şehir girişinde yani kuzeyindedir. Aynı adı taşıyan mezarlığın.  yanı başında, güney batısına düşmektedir. Kale eteği ve Yeşil ırmak kıyı­sında, otogar'ın karşısına isabet etmektedir. Türbe önce ahşap inşa edilmiştir. (H.1171/M.1758 ) Muharrem ayında, Derviş oğullarından Hacı Osman Efendi tarafından. Bir oda ve geniş bir avludan ibaret idi. Dikdörtgen plan uygulanmıştır. Türbe içinde dört sanduka bulunur.Kıble (güney) tarafındaki büyük sanduka Şeyh Şehabettine aittir. Diğer üç sanduka ise hemen yanı başında hanımı, onun yanında oğlu, en sonda ise hizmetlerine bakan kadın yatmaktadır. Asılları Buhara'lıdır. Süheverdi kasabasındandır. Bağdat'da medfun (yatmakta olan) Süheverdi hazretlerine bağlıdır.
Türbe çevresindeki bag ve bahçe geliri türbeye bırakılmıştır. Çevlikler mevkiindeki tekke tarlalarının geliri de ona verilmişti. Tamir­leri de bu gelirlerden karşılanmıştır. Bu irad arazisinin bir kısmı 93 Rus harbi (1293 Rumi/1878 Miladi) muhacirlerine, bir kısmı da 1330 muhacirlerine ( 1914 Balkan harbi) tahsis edilmiştir(verilmiştir). Tapuya kaydedilmiştir. Kalan birkaç tarla da hamam mahallesi eş­rafı tarafından kullanılmıştır.
Tekkenin girişinde, Yeşil ırmak kenarında heybetli bir kavak ağacı vardı. Dikildiği tarihi dedelerimiz dahi hatırlayamamaktadır. Ko­caman bir kolu da tekke üzerine doğru uzanmakta idi. Gövdesinin çapı 11 metre, yüksekliği 15 metre idi. Bir gece ansızın yıkılmış­tır(1966-67 yılı olabilir) Şeyhin kerametindendir ki o koca dal ve ağaç, türbeye zarar vermeden ırmağa uzanıvermiştir.
Şeyh Şehabettin'de niyet taşı da bulunmaktadır. Biri siyah biri de beyaz olmak üzere iki parçadır. Niyeti kabul alacaklara taşlar yerin­ den kalkar. Aksi takdirde kalkmaz. Bugün tekkenin bakımını Yapazlar sülalesi üstlenmiştir. 45 senedir bu hizmeti yürütmektedirler. Daha önceden Yapazların gelini Ayşe bakarken, bugün Ayşe’nin gelini Emine(Buhar) bu görevi yürütmektedir.
Medrese
Ulucami ile Kız Kur'an Kursu arasında idi. Bugünkü park ve tuva­letin olduğu yerde. Her odasında 4-5 öğrencinin kaldığı 7 odadan meydana gelmekteydi. Yağmur duası ve namazı ile cenaze namaz­ları burada kılınırdı.Cuma namazları da burada eda edilirdi. Eski Turhal'ı düşünürsek, şehrin tam orta yerinde idi. M.1898/H.1315 yılında medreseye 9(dokuz) oda ilave edildi. Medresenin bahçesinin sulanması içinde Yeşilırmak üzerine bir do­lap yapılmıştır. Bahçenin içerisinde dört köşeli çeşme ile fıskiye bu­lunuyordu. Şikâyet üzerine dolap kaldırılmıştır. H. 1327/M.1909 yı­lında medrese öğrencilerinin de askere alınması ile öğrenci sayısı azaldı. Seferberlikte medrese ve Ulu camiye hayvan bağlanmıştır. H. 1339/ M. 1909'da tavanı alınıp, Kesikbaş camiinin tamiri için kullanılmıştır. Tavansız bina da çürümüştür. Enkaz açık artırma ile satıldı. Daha sonra da arazi Rumeli göçmenlerinden, mübadeleye ta­bi Arnavut bir aileye verilmiştir

Mehmet Dede Türbesi : İlhanlı eseridir, 1312 yılında yapılmıştır. Mubariz Bin Mehmet yatmaktadır.
Ahni Yusuf Türbesi: 1324 yılında İlhanlı döneminde yaptırılmıştır. Semerciler'in Piri Yusuf yatmaktadır.
Dazya köyü (Dazimontis): Kazova´da bulunan önemli bir tarihi alandır. Burada 1370 yılında Ertena Beyliği döneminde Abdullah Bey tarafından yaptırılmış bir cami bulunmaktaydı. Çok eski çağlara ait bir yerleşme merkezidir. Çevreye yayılmış pek çok tümülüslerden en önemlisi DÖKMETEPE´dir 1938 yılı müze kayıtlarına göre burada at heykeli çevreye yayılmış seramik eşya,sütun, başlık ve parçaları Horasan temeller ortaya çıkmıştır. ENDÜZ tümülüsünde 1948 yılında Tokat Müzesi tarafından yapılan kazılarda Helenistik çağa ait eserler bulunmuştur. Asarkaya köyünde yapay mağaralar ve mezarlar , Asarcık, Dereköy ve Beyobası'nda Latince ve Yunanca yazılı kitabeleri, Emir Seyit ve Mercimek Dağı civarında kaya mezarları vardır. Komana'dan kaçan Hıristiyan halkın, ilk yerleşme alanlarından biri Dazya köyüdür.
BİZLERE DESTEK OLMAK İÇİN LÜTFEN REKLAMLARA TIKLAYIN
Bugün 76 ziyaretçi (99 klik) kişi burdaydı!

Android uygulamalar uçtu gitti!

Android 25 kez okundu 11/09/2012 Salı 8 yorum yapılmış

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Nulla in dui lectus, quis cursus tellus. Nulla eget lorem eu tellus rhoncus euismod. Ut sed luctus nulla. Phasellus tempor euismod erat sit amet ornare. Sed imperdiet viverra volutpat. Pellentesque mi enim, eleifend et auctor congue, vestibulum eu massa. Nunc auctor lectus quis tortor gravida convallis. Duis condimentum lacinia tellus at pretium.
Maecenas euismod erat in urna malesuada mollis. Mauris eu libero lorem. Praesent magna lorem, facilisis non euismod quis, dictum vel dolor. Morbi iaculis tellus sed ligula molestie ultrices. Fusce fringilla rutrum nunc vitae rhoncus. Aliquam erat volutpat. Nullam sollicitudin sem vitae ligula ullamcorper mollis. Sed arcu ipsum, consequat a egestas eu, convallis et neque. Morbi a mi ut lectus tincidunt congue. Mauris tempor mauris egestas ligula volutpat feugiat lacinia enim ultrices.

Aenean vitae mauris nec tellus mattis tristique non ut orci. Vestibulum adipiscing dui eget nisi elementum id suscipit risus elementum. Etiam purus risus, laoreet sit amet iaculis sit amet, semper nec elit. Quisque in dolor sed dui feugiat lacinia non vel nulla. Nulla facilisi. Proin risus massa, pellentesque sed consequat sed, iaculis sit amet ante. Suspendisse potenti. Etiam eu massa ac justo vulputate euismod.
Sed diam lectus, fermentum et consequat et, hendrerit eget ipsum. Aenean vehicula, risus non placerat blandit, nibh urna dictum augue, eu suscipit velit magna vel mi. Nam convallis erat euismod elit venenatis vitae pharetra ipsum dictum. In semper condimentum sapien, auctor lobortis leo adipiscing nec. Curabitur nec imperdiet mi. Proin consequat, enim a rhoncus adipiscing, augue ipsum consectetur eros, vel scelerisque risus sapien sit amet mi. Sed nec dapibus erat.

Praesent ornare feugiat ligula eget tempor. Sed id magna quam. Aliquam fermentum nunc eget est viverra eu commodo nunc faucibus. Maecenas vitae nulla sapien, tincidunt vulputate velit. Praesent mollis condimentum orci, vel tempor nisl aliquet eget. Pellentesque quis lectus sit amet tortor faucibus commodo ut quis odio. Aliquam suscipit pharetra eleifend.

Nereye gidecek peki?:
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Nulla in dui lectus, quis cursus tellus. Nulla eget lorem eu tellus rhoncus euismod. Ut sed luctus nulla. Phasellus tempor euismod erat sit amet ornare. Sed imperdiet viverra volutpat. Pellentesque mi enim, eleifend et auctor congue, vestibulum eu massa. Nunc auctor lectus quis tortor gravida convallis. Duis condimentum lacinia tellus at pretium.
Maecenas euismod erat in urna malesuada mollis. Mauris eu libero lorem. Praesent magna lorem, facilisis non euismod quis, dictum vel dolor. Morbi iaculis tellus sed ligula molestie ultrices. Fusce fringilla rutrum nunc vitae rhoncus. Aliquam erat volutpat. Nullam sollicitudin sem vitae ligula ullamcorper mollis. Sed arcu ipsum, consequat a egestas eu, convallis et neque. Morbi a mi ut lectus tincidunt congue. Mauris tempor mauris egestas ligula volutpat feugiat lacinia enim ultrices.

Aenean vitae mauris nec tellus mattis tristique non ut orci. Vestibulum adipiscing dui eget nisi elementum id suscipit risus elementum.

Etiam purus risus, laoreet sit amet iaculis sit amet, semper nec elit. Quisque in dolor sed dui feugiat lacinia non vel nulla. Nulla facilisi. Proin risus massa, pellentesque sed consequat sed, iaculis sit amet ante. Suspendisse potenti. Etiam eu massa ac justo vulputate euismod.
Sed diam lectus, fermentum et consequat et, hendrerit eget ipsum. Aenean vehicula, risus non placerat blandit, nibh urna dictum augue, eu suscipit velit magna vel mi. Nam convallis erat euismod elit venenatis vitae pharetra ipsum dictum. In semper condimentum sapien, auctor lobortis leo adipiscing nec. Curabitur nec imperdiet mi. Proin consequat, enim a rhoncus adipiscing, augue ipsum consectetur eros, vel scelerisque risus sapien sit amet mi. Sed nec dapibus erat.

Praesent ornare feugiat ligula eget tempor. Sed id magna quam. Aliquam fermentum nunc eget est viverra eu commodo nunc faucibus. Maecenas vitae nulla sapien, tincidunt vulputate velit. Praesent mollis condimentum orci, vel tempor nisl aliquet eget. Pellentesque quis lectus sit amet tortor faucibus commodo ut quis odio. Aliquam suscipit pharetra eleifend.

Yazar: Tugay Tekeci
Maecenas euismod erat in urna malesuada mollis. Mauris eu libero lorem. Praesent magna lorem, facilisis non euismod quis, dictum vel dolor. Morbi iaculis tellus sed ligula molestie ultrices. Fusce fringilla rutrum nunc vitae rhoncus. Aliquam erat volutpat. Nullam sollicitudin sem vitae ligula ullamcorper mollis. Sed arcu ipsum, consequat a egestas eu, convallis et neque. Morbi a mi ut lectus tincidunt congue. Mauris tempor mauris egestas ligula volutpat feugiat lacinia enim ultrices.


Bu yazıya toplam 1 yorum yazılmış, sende yorum yazmayı unutma!

Mehmet demişki;12/09/2012
Praesent ornare feugiat ligula eget tempor. Sed id magna quam. Aliquam fermentum nunc eget est viverra eu commodo nunc faucibus. Maecenas vitae nulla sapien, lectus.

İsim (Zorunlu)
E-Posta adresin (Zorunlu)
Websiteniz (Varsa)

Tüm hakları saklıdır.Copyright © 2012 - 2013
Çizen: Mustafa Erdoğan , HTML&CSS Döken: Bekir Bulut
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol