Caminin kubbesinin bağlantı kasnağında her yönde üçer adet olmak üzere 12 adet kemerli pencere mevcuttur. Bu pencereler caminin aydınlatılmasını sağlar. Kubbe kasnağının alt kısmında kuzey güney yönünde 2. sıra : 3'er adet kemerli pencere daha mevcuttur.
Caminin arsası 2018 m2, iç alanı 510 m2 olup, 1000 kişi aynı anda namaz kılma kapasitesine sahiptir. Türbe içindeki sandukalarda; Kesikbaş Şeyh Abdullah Efendi(Kıble tarafı), yanında bir horasan ereni, (Büyük ihtimalle Lengeri Baba) onun yanında hizmet karı bayan, onların yanında hanımları ile Şeyh Mustafa Efendi yatmaktadır. İki küçük sanduka da da Şeyh Mustafa Efendinin çocukları yatmaktadır. Türbe 1978 de onarım görmüştür. Ayrıca türbede kapalı cam bir ayaklı dolapta Kesikbaş hazretlerinin cübbesi, kemeri ve tespihi mevcuttur.
Devamlı yanında durup cenaze namazı kılmamıza rağmen çoğumuzun bilmediği, cami altında galeri mevcuttur. Demir kapı ile korunan bu tünelle yeşil ırmağın altından karşıya geçilmektedir. Caminin kıble tarafında yer alan bu tünel girişi, merdivenle aşağıya inerek demir parmaklık arkasından seyretmemiz mümkündür. Günümüzde güvenlik sebebi ile giriş kısmının hemen akabinde duvar örülerek kapatılmıştır. ana camii altında yer almaktadır.
Eskiden cami çıkışında, kuzeydoğusunda bir hamam kalıntısı mevcuttu. Zeminden aşağıda kalmıştı. Kubbesi yol hizasında idi. Bu yüzden rahatlıkla kubbe pencerelerinden içerisi gözetlenebilirdi. Belediye başkanlarında Raif bey orada tavşan beslerdi. Çocukken gidip seyrederdik. Ücretsiz hayvanat bahçesi idi. Bugünkü kesikbaş kavşağının genişletilmesi veya çevre tanzimi sırasında yıkılmıştır.
Yine Kesikbaş çevresindeki tarihi yapılardan Hükümet binasından bahsetmek istiyorum. Caminin doğu tarafında iki katlı ahşap bir bina idi. Yıkılmasından önce bir süre de Mehmet Akif İlkokulu olarak hizmet vermiştir. Bu şekilde Turhal'ımıza ait eski tarihi yapılar bir bir yok edilmiştir. Turhal'ın yerleşimi çok eski diyince. Tarihi yapı niye yok sorusu soruluyor. Fakat bilinçsizce bu tarihi yapılarda yok edilerek tarihle bağlantımız kalmamıştır.
Kesikbaş ile Turhal ismi arsında da irtibat kuranlar vardır. Kesikbaş çarpışırken şehit düşen insanın vücudundan ayrıldıktan sonra, yuvarlanmış Dur-gal diye bir nida ile durdurulmuş. Turhal ismi buradan gelmektedir. Dur-gal telaffuz edile edile Turhal halini almıştır. 2006 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu yapılmış, cami giriş kapı yerleri değiştirilerek yeniden düzenlenmiştir.
MERKEZ CAMİİ
Merkez Camii inşaatına 1985 yılında kurulan Vakıf kanalıyla başlanmış ve bütün masrafları halkımız tarafından karşılanarak 1992 yılında ibadete açılmıştır. Mimarı Zileli Ömer ERYILMAZ' dır. Caminin kuruluş alanı 6220 m2, oturum alanı 1760 m2, Caminin kullanım alanı 500 m2'dir. Alt katında bulunan 62 adet işyeri üzerine inşa edilen cami 5 katlı bina yüksekliğindedir.Caminin 1'i büyük Ana kubbe, 8'i küçük olmak üzere 9 kubbesi olup, 12 ana direk üzerine kurulmuştur.Büyük kubbesinin yüksekliği 27 metredir.Caminin küçük kubbelerinin örttüğü arka ve yan kısımlara asma katlar yapılmıştır.Bu katlara cami avlusunda her iki yanda bulunan merdivenlerden çıkılmaktadır.
Caminin doğu, batı ve kuzeyinde bulunan 3 ana kapısının haricinde bir de görevlilere ait bölümde olmak üzere 4 kapısı mevcuttur.Caminin bulunduğu kattaki avlunun ortasında küçük bir şadırvan olup, etrafı yine küçük kubbelerle çevrilmiştir.Camiye kuzey kısımda bulunan her iki yönden çıkılabilen iki kademeli merdivenlerle çıkılmaktadır.Cami içerisinde ve avlusunda aynı anda 2000 kişi namaz kılabilmektedir.Caminin batı kısmında bayanların namaz kılacakları ayrı bir bölüm de mevcuttur.
Caminin iç mekan duvarları çinilerle kaplıdır.Duvarlar da ve Mihrap kenarlarında kurandan ayetler içeren hat sanatı ile şekillendirilmiştir.Minber, Mihrap ve Kürsü değişik figürlerde mermer ile yapılmıştır. Caminin ısıtılması zemine döşenen sıcak su boruları ile yapılmakta olup, salon tipi klimalarla da desteklenmektedir. Caminin doğu ve batı yönünde yerden yüksekliği 97 metre olan, 2 şerefeli minareleri bulunmaktadır.
Turhal'ın bütün köy kasaba ve merkezinde bulunan camilere ezan ve vaazlar merkezi sistemle bu camiden yayınlanmaktadır. Caminin batı kenarında bulunan avlu girişinde yeraltı tuvaletleri, banyosu, abdest alma yerleri vardır. Avlunun ortasına 2006 yılında H.Hüsamettin ALPAT hayrına, mermerden büyük bir kubbeli şadırvan inşa edilmiştir. Şadırvanın güney kısmında bulunan büyük bir alanda musalla taşları ile cenaze namazı kılma yeri hazırlanmıştır.
Ulucami ( Camiikebir)
Varvara tarafından yapılmıştır. Varvara Rum kale kumandanının kızıdır. Battal Gazi kaleye esir düşünce, ondan etkilenerek Müslüman olmuştur. Battal Gazi sesli olarak zindanda devamlı Kur'an okur ve namazını kılardı. Varvara Müslüman olduğunu gizleyerek. Babasından kilise yapımı için izin ister. Amacı cami yaptırmaktır. İnşaat bitiminde babası kontrole gelir. Bir bakar ki ne görsün kilise yerine cami yükseliyor. Kızgınlıkla kızına kılıcını sallar. Yaralan Varvara sürüne sürüne (vara vara) oradan uzaklaşır. Varvara suyunun çıktığı bölgeye gelince ruhunu teslim eder. Öldüğü yerden bugünkü Varvara suyu ve gözeleri-kaynakları çıkar. Cenazesini de yanındaki tepenin zirvesine defnederler. Tepenin ismi de bundan böyle Varvara tepesi adını alır.
Cami 762 m2 arsa üzerine yapılmış olup, iç alanı 450 m2'dir.İbadet kapasitesi de 600 kişidir. Zaten caminin yapılış planına bakıldığında farklı bir plan uygulanmıştır. Şöyle ki; genelde camilerin yapılış planına göre, ana giriş kapısı kıblenin, mihrabın karşısındadır. Yani kuzeydedir. Hâlbuki bu caminin giriş kapısı diğerlerinden farklı olarak batı taraftadır, yan kısımdadır. Aynı kilise mimarisinde olduğu gibi. Caminin tamiri ise Emir İshak tarafından M.950 / H.1530 tarihinde yapılmıştır. İshak Bey, Kanuni Sultan Süleyman'ın komutanlarındandır. Turhal'a Abaza Mehmet Paşa'nın cezalandırılması için gelmişti. Caminin bakımsız durumunu görünce tamir ettirmeye karar verip, tamir ettirmiştir. Bu konudaki kitabe caminin iç giriş kapısının üzerindedir. Yanına ilave bölüm yapıldığı için kitabe içeride kalmıştır.
Çukurda kaldığı ve zeminden su çıktığı için, H:1319/M: 1802 yılında zemin toprakla doldurulmuştur. Almus barajı yapılana kadar Yeşilırmak sık sık taşardı. Ekili alanlara ve yerleşim yerlerine çok zarar verirdi. Taşıdığı zaman Ulu caminin duvarının dibine kadar ulaşırdı. Yeşilırmağın taşması son bulduğu için günümüzde tekrar eski haline getirilmiştir. Bugün ana camiye girmek için merdivenle aşağı doğru inilerek girilmektedir. Ana caminin arkasındaki asma katta kaldırılmıştır.
İki kubbelidir. İkişer basık kemerle doğu-batı yönünde genişletilmiştir. Cami girişindeki bölüm sonradan ilave edilmiştir. 1939 depreminde ( halk arasında büyük zelzele denir) minarenin şerefe üzeri yıkılmıştır. Şerefe tamir edilirken biraz da uzatılmıştır. Turhal'ın en eski camisidir. İkinci Dünya Savaşı sırasında camide atlı askerler ağırlanmıştır.1951 yılında tamir edilerek tekrar ibadete açılmıştır. 2006 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu yapılarak tekrar hizmete sunulmuştur.
Kova Mahallesi Camii
Kova Mahallesi camii Ali Ağa tarafından yaptırılmıştır. ( 1300 'lü yıllarda) Cami içinde çocuk okulu bulunmakta idi. Turhal'ın eski yerleşim yerlerinden aynı isimli mahallede, kale mezarlığının yanında bulunur. 700 yıllıktır. Kurulum alanı 180 m2, iç alanı 150 m2'lik ve 200 kişilik hacimli camii ahşaptır. Minber de ahşap ve adedir. Mihrabın karşısında ahşap asma kat bulunur. Günümüzde güvenlik sebebi ile minaresi yıkılmıştır. Camide modern bir şekilde kale ve mezarlık eteğine yeniden inşa edilmektedir. Tarihi ve ahşap camii zaman zaman tamir görmüştür.
YENİŞEHİR CAMİSİ (Çifte minare)
Fevzi Çakmak Mahallesinde Zile yolu kenarında 1500 m2 arsa üzerinde inşaatına 1965 yılında başlanmış ve 1970 yılında ibadete açılmıştır. İç alanı 400 m2'dir. Mimarı İnş.Yük.Müh.Ömer KUNTAY'dır. İbadet alanı 600 kişiliktir. Taş duvar görünümlü, çifte minareli, klasik Osmanlı mimarisi betonarme karkas, tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. Avlusunda yeraltı tuvaleti ve üzerinde kubbeli şadırvanı bulunmaktadır.
Emir Muhammed Nurullah (Pisik Çarpan)
Şeyh Mehmet Nurullah, Emir Mehmet tekkesi diye de geçer. Halk arasında 'Pisik Çarpan' olarak bilinir. Eskiden türbede akşamları aydınlatma amacı ile kullanılan mumları bir kedinin içeri girip yemesi üzerine, kediyi duvara çarparak öldürmüştür. Bu yüzden vatandaşlar arasında Pisik (Kedi) Çarpan olarak adlandırılmıştır. Çocukluğumuzda kedinin parçalanmış ve duvara yapışmış cesedini, can havliyle duvardaki tırnak izlerini seyrederdik. Hemen girişte sol taraftaki duvarda bulunurdu. Badana ile izler kaybedilmiştir. Selçuklu komutanlarındandır. Turhal'ın fatihidir. Turhal'ı Rumlardan fethetmiştir. Turhal kalesinin alınması sırasında da şehit düşmüştür. Şehitler şehit düştükleri yere defnedildikleri için buraya defnedilip üstüne de tekke-türbe yapılmıştır. Amasya caddesinde, Erkek Kur'an Kursu binasının arkasında ve Ahi Yusuf türbesi bitişiğindedir. Ok, yay, kılıç, kalkan ve sancağı şerifi 1925 yılında Tokat Müftüsü Faik Efendi tarafından Tokat Müzesine teslim edilmiştir.
Türbesi kubbelidir. Giriş kuzey kısımdadır. Batı duvarında bir penceresi bulunur. Kare plan uygulanmıştır. Türbe girişindeki kitabede vefat tarihi 701 olarak kaydedilmiştir. Türbe içinde üç mezar mevcuttur. Biri Şeyh Mehmet Nurullah hazretlerine diğer ikisi ise komutanlarına aittir. 1934 yılında Bucak Müdürü olan Hakkı Efendi, türbeyi tamamen yıktırmak istemiş. Sadece kubbeyi yıktırmaya muvaffak olmuş. Akabinde felç olduğu, hastaneye kaldırıldığı için yıkımdan vazgeçilmiştir. Yıkımda görevli işçilerden ikisi damdan düşerek, biri de pencereden düşerek ölmüşlerdir. Türbenin kubbesi aslına uygun olarak 1947 yılında yeniden inşa edilmiştir. Ahi Yusuf Türbesi ile Şeyh Nurullah Türbesi arasında kubbeli mescid vardı. Bakımsızlıktan yıkılmıştır.
AHİ YUSUF
Semercilerin piridir. Amasya yolunda, Erkek Kuran Kursu binası arkasındadır. Hem tekkesi hem de yatırı bulunmaktadır. Vefat tarihi: H.723/M.1324 'dür. Bu tarih türbenin doğu girişindeki giriş kapısı üzerindeki kitabede mevcuttur. Turhal'a H.701/M.1301 yılında gelmiştir. Tekkesinin önünde imarethane (Aşevi) yaptırarak, fakirlerin istifadesine sundu. Bu aşevinden Turhal Medresesinde okuyan öğrenciler ile Turha1'dan gelip geçen garip yolcular da istifade ederdi. Dazya(Gümüş top) köyündeki değirmen ve çevre köy gelirleri ona aittir. Yeşil ırmak kenarındaki, eski tarihi Karataş hamamı da ona aittir. Hamamın yapılış tarihi 1315'dir.
Kendi geçimini, bugün kuş cenneti olan ve koruma altına alınan kaz gölü çevresinden getirttiği kamışlarla yaptığı hayvan semerlerinden temin ederdi.Bu yüzden mesleğin piri olarak kabul edilir .Ahi Yusuf odun taşıyan hayvanların sırtlarındaki yaraları görünce bundan son derece rahatsız olup üzülmüş,bu hayvanların yaralarına çare bulmak için gece gündüz düşünmüş. Sonunda kendi buluşu olan 'Semer'i icat etmiştir. Semercilerin piridir.
Türbe kare mimari plana göre yapılmıştır. ilhanlı eseridir. Girişi kuzey tarafındaki kapıdan yapılır. 1934 yılında bucak müdürlüğü yapan Hakkı Efendi Ahi Yusuf türbesini yıkmak istedi. Ancak kubbesini yıktırabildi. Felç oldu. Hastaneye kaldırıldı. Kazma vuran işçilerden ikisi damdan düşerek, biri de pencereden düşerek öldüler. 723 senesinde inşa edilen türbe ilhanlı eseridir. Tekkenin güneyinde çilehane mevcuttu. Bilahare bu çilehane yıktırılmıştır. Duvarla da kapatılmıştır. Tekkenin kubbesi yıkıldıktan sonra bugünkü ahşap kırlangıç çatı yapılmıştır. Güney-kıble cephesinde bu yıkım işi ile ilgili izler mevcuttur. Kuzey cephesinde -kırık üç parça mermer kitabede-Ammere hazihil mergadil mübareke lişşeyhil zahit Ahi Yusu (Kadesallahu sırruhu) fişehri şaban sene selase işrın ve sebamiyye : ebced hesabı ile H.723/M.1323 yazılıdır. Tarih düşülmüştür. Türbenin batı cephesinde dikdörtgen iki pencere, kıble duvarında kare bir pencere mevcuttur.
Türbe içerisindeki iki büyük kabir arasındaki sanduka şeklindeki mermerde: La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah, Bismillah yazılıdır. Ahi Yusuf Anadolu ahilerinden Veysel Karani'nin akrabası dır. Türbedeki keçe külah Veysel Karani'ye aittir. Tekkedeki ok, yay, sancaklar ve otuz adet Kur'an cüzi Tokat müzesine kaldırılmıştır.
Ahi Yusuf’un yaptırdığı imarethanenin(Aşevinin) Osm. T. Cilt-1 s.543 de Çelebi Mehmet'in (annesine) ait oldugu kayıtlıdır.
Ahi Yusuf Türbesi ile Şeyh Nurullah Türbesi arasında kubbeli mescit vardı. Bakımsızlıktan yıkılmıştır. Türbe çevresinde Ahi Yusuf Kabristanı mevcuttu. Şehir merkezinde kabristan olmaz diye kaldırılmıştır.
Hamama gelince Yeşilırmak kıyısında ismini taşıyan (Hamam Mah.) mahallededir. Hamam 715 tarihinde inşa edilmiştir. 1945 yılında 22 bin liraya Mustafa Erişkin'e (Hamamcı Mustafa'ya) satılmıştır. Yine halk arasında dolaşan söylenceye-rivayete göre, zaman zaman Ahi Yusuf bu tarihi hamamına gelip yıkanırdı. Çünkü bu tarihi hamamdan çıkan bir zat, tekke yanına-türbe çevresine gelince kaybolurdu. Bu kişinin Ahi Yusuf olduğuna inanılmıştır.
1092 yılında Turhal'da kazalık beratı Ahi Yusuf’a verilmiştir.
Lengeri Baba (Mustafa Dede)
Kesikbaş camii yanındaki mezarlıkta veya Türbe içinde şeyh Abdullah'ın yanındadır. Kesikbaş türbesini yaptıran Şeyh Mustafa Efendinin yanından ayrılmayan son derece yum uşak huylu, sevimli yüzlü sofi ve ermiş bir ihtiyar vardı; Mustafa Dede.. Türbe inşaatı devam ederken, Tokat evliyalarından Tüysüz Baba terpoşlu (üstü açık ve yayvan bakır tabak)ile helva gönderir. Helva dolu kab Tokat'tan Yeşilırmağa bırakılır ve Turhal'dan da Nur yüzlü bu sofi Mustafa Dede tarafından alınır Şeyh Mustafa Efendiye takdim edilir. Şeyh Mustafa Efendi helvayı yedikten sonra, Mustafa Dede'ye, bizim helvamızı da sen gönder diye talimat verir. Mustafa Dede, kendi eliyle yaptığı helvayı, daha büyük bir bakır tabağa-Lenger’e koyar ve ırmağa koyar ve akıntıya yukarı Tüysüz Baba'ya gönderir. Bu olaydan sonra Mustafa Dede'nin adı Lengeri Baba olarak kalır.
Hacı Baba Sultan
Celal Mahallesinde Alemoğlu camiinin bahçesindedir. Tarihi kitabesi mevcuttur. Sadece yatır bulunmaktadır. Hacı Baba Sultan fakir dostu olup açları doyuran büyük bir sehavet sahibi , cömert bir zattı.
Utak Dede
Ana köprü ve Kesikbaş camii yakınlarında idi. Ana köprünün doğusunda ve hisar altında bulunduğu tarihi kayıtlarda mevcuttur. Bugün hiçbir iz bulunamamıştır.
iskender Baba
Tekkeler çıkmazında, bir evin giriş katında bulunmaktadır. Üstünde ev mevcuttur. Ahi Yusuf(Semercilerin Piri) türbesinin yanındaki sokaktadır. Mütevazi bir yatırdır. Buradaki tarihi taşlar Ahi Yusufun duvarında kullanılmıştır.
Kara Baba Sultan
Kökse köyünde yattığından bahsedilir. Yaşlılarımıza sorduk Burasının hangi köyümüze ait olduğunu bilen çıkmadı.
Pir Ahmet Dede Sultan
Bugünkü Otogar ve Kamyoncular Nakliyat'ın arkasındaki boşluktadır. Şeyh Şehabettinin doğrultusuna düşmektedir. Eskiden burası büyük bir kavaklıktı. İlçenin en yaşlı ağaçları bulunurdu. Çok sayıda da mezar taşı bulunmakta idi Bugün pancar sezonunda Şeker Fabrikasının pancar döküm alanı olarak kullanılmaktadır.
Tekke Kavagı ve Yagmur Duası
Bugünkü Şeker Fabrikası arıtma tesisleri ayağının bulunduğu bölgede çok yaşlı ağaçlar bulunurdu. Çok sayıda da mezar mevcuttu. Bu tarihi kavaklar, Şeyh Şehabettin önünde bulunup sonradan yıkılan tarihi kavak ile Meclis Bahçesi (Şeker Fabrikası Lojmanları Yanı)önündeki tarihi kavakla (Anısına' her yıl festival düzenlenir) yaşıt idi.. Sonradan Tekke Kavağı bölgesindeki bu tarihi kavaklar kesilmiştir. Hâlbuki eskiden bu bölgede Yağmur duasına çıkılırdı. Kurbanlar kesilir. Büyük kazanlarla pilavlar kaynatılır. Yağmur yağması için, ölmüş bir atın kurumuş kafatasına bazı ayetler yazılarak suya bırakılırdı (Yeşilırmağa). Yağmurun çabuk gelmesi içinde: kuzular koyunlardan, çocuklar analarından ayrılırdı.Yağmurun gelmesi ile de şükür duası ile o bölgeden ayrınılırdı.
Şeyh Şehabettin Süheverdi
Asıl ismi Şeyh Şahap'tır. Bu büyük zatında türbesi Amasya taran şehir girişinde yani kuzeyindedir. Aynı adı taşıyan mezarlığın. yanı başında, güney batısına düşmektedir. Kale eteği ve Yeşil ırmak kıyısında, otogar'ın karşısına isabet etmektedir. Türbe önce ahşap inşa edilmiştir. (H.1171/M.1758 ) Muharrem ayında, Derviş oğullarından Hacı Osman Efendi tarafından. Bir oda ve geniş bir avludan ibaret idi. Dikdörtgen plan uygulanmıştır. Türbe içinde dört sanduka bulunur.Kıble (güney) tarafındaki büyük sanduka Şeyh Şehabettine aittir. Diğer üç sanduka ise hemen yanı başında hanımı, onun yanında oğlu, en sonda ise hizmetlerine bakan kadın yatmaktadır. Asılları Buhara'lıdır. Süheverdi kasabasındandır. Bağdat'da medfun (yatmakta olan) Süheverdi hazretlerine bağlıdır.
Türbe çevresindeki bag ve bahçe geliri türbeye bırakılmıştır. Çevlikler mevkiindeki tekke tarlalarının geliri de ona verilmişti. Tamirleri de bu gelirlerden karşılanmıştır. Bu irad arazisinin bir kısmı 93 Rus harbi (1293 Rumi/1878 Miladi) muhacirlerine, bir kısmı da 1330 muhacirlerine ( 1914 Balkan harbi) tahsis edilmiştir(verilmiştir). Tapuya kaydedilmiştir. Kalan birkaç tarla da hamam mahallesi eşrafı tarafından kullanılmıştır.
Tekkenin girişinde, Yeşil ırmak kenarında heybetli bir kavak ağacı vardı. Dikildiği tarihi dedelerimiz dahi hatırlayamamaktadır. Kocaman bir kolu da tekke üzerine doğru uzanmakta idi. Gövdesinin çapı 11 metre, yüksekliği 15 metre idi. Bir gece ansızın yıkılmıştır(1966-67 yılı olabilir) Şeyhin kerametindendir ki o koca dal ve ağaç, türbeye zarar vermeden ırmağa uzanıvermiştir.
Şeyh Şehabettin'de niyet taşı da bulunmaktadır. Biri siyah biri de beyaz olmak üzere iki parçadır. Niyeti kabul alacaklara taşlar yerin den kalkar. Aksi takdirde kalkmaz. Bugün tekkenin bakımını Yapazlar sülalesi üstlenmiştir. 45 senedir bu hizmeti yürütmektedirler. Daha önceden Yapazların gelini Ayşe bakarken, bugün Ayşe’nin gelini Emine(Buhar) bu görevi yürütmektedir.
Medrese
Ulucami ile Kız Kur'an Kursu arasında idi. Bugünkü park ve tuvaletin olduğu yerde. Her odasında 4-5 öğrencinin kaldığı 7 odadan meydana gelmekteydi. Yağmur duası ve namazı ile cenaze namazları burada kılınırdı.Cuma namazları da burada eda edilirdi. Eski Turhal'ı düşünürsek, şehrin tam orta yerinde idi. M.1898/H.1315 yılında medreseye 9(dokuz) oda ilave edildi. Medresenin bahçesinin sulanması içinde Yeşilırmak üzerine bir dolap yapılmıştır. Bahçenin içerisinde dört köşeli çeşme ile fıskiye bulunuyordu. Şikâyet üzerine dolap kaldırılmıştır. H. 1327/M.1909 yılında medrese öğrencilerinin de askere alınması ile öğrenci sayısı azaldı. Seferberlikte medrese ve Ulu camiye hayvan bağlanmıştır. H. 1339/ M. 1909'da tavanı alınıp, Kesikbaş camiinin tamiri için kullanılmıştır. Tavansız bina da çürümüştür. Enkaz açık artırma ile satıldı. Daha sonra da arazi Rumeli göçmenlerinden, mübadeleye tabi Arnavut bir aileye verilmiştir
Mehmet Dede Türbesi : İlhanlı eseridir, 1312 yılında yapılmıştır. Mubariz Bin Mehmet yatmaktadır.
Ahni Yusuf Türbesi: 1324 yılında İlhanlı döneminde yaptırılmıştır. Semerciler'in Piri Yusuf yatmaktadır.
Dazya köyü (Dazimontis): Kazova´da bulunan önemli bir tarihi alandır. Burada 1370 yılında Ertena Beyliği döneminde Abdullah Bey tarafından yaptırılmış bir cami bulunmaktaydı. Çok eski çağlara ait bir yerleşme merkezidir. Çevreye yayılmış pek çok tümülüslerden en önemlisi DÖKMETEPE´dir 1938 yılı müze kayıtlarına göre burada at heykeli çevreye yayılmış seramik eşya,sütun, başlık ve parçaları Horasan temeller ortaya çıkmıştır. ENDÜZ tümülüsünde 1948 yılında Tokat Müzesi tarafından yapılan kazılarda Helenistik çağa ait eserler bulunmuştur. Asarkaya köyünde yapay mağaralar ve mezarlar , Asarcık, Dereköy ve Beyobası'nda Latince ve Yunanca yazılı kitabeleri, Emir Seyit ve Mercimek Dağı civarında kaya mezarları vardır. Komana'dan kaçan Hıristiyan halkın, ilk yerleşme alanlarından biri Dazya köyüdür.